Küreselleşme Sürecinde AB ve Türkiye

Bu makalede Avrupa Birliği, siyasal ve tarihsel bir gerçeklik olarak, Av rupa'yı yüzyıllardır meşgul eden varlık/kimlik sorununa yirminci yüzyılın ikinci yarısına girerken geliştirilen bir çözüm olarak görülmektedir. Avrupa Birliği kavramı ise, burada; 1950'lerin başından itibaren Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu ve Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak farklı adlar ve etkinliklerle varlık gösteren, buna paralel olarak gelişen (Avrupa) entegrasyon sürecinde de kendi içinde ekonomik, siyasal ve sosyal dönüşüm geçiren bir sistemsel bütünlüğü ifade etmektedir.

Makalenin öncelikli amacı, girişte kısa tanımı yapılan Avrupa Birliği'nin küreselleşme sürecinde bir yandan kendine özgü sistemsel dönüşümünün, diğer yandan da Türkiye ile ilişkilerinin ve ilişki potansiyelinin incelenmesidir. Burada her iki olguyu etkileyen ve incelememizde bize de işık tutacağı düşünülen bir arka-plan olarak, belirli uluslararası değişim ve gelişmeler de, gerektiği ölçüde, çözümlemeye dahil edilmektedir.

Burada önemli bir soru da, Avrupa'nın varlık ve kimlik sorunsalıyla Türklerin tarihsel ve güncel anlamda nasıl ilişkilendirildiğidir. Avrupa'nın, güvenliği sağlamaya ve bütünleşmeye yönelik kendi iç yapılanmasını oluşturmak amacıyla çeşitli düşünsel tasarılar geliştirdiği dönemlerde (özellikle onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda) Türkleri bir dış tehdit olarak algılamış olması ile şimdi Türkiye'yi AB Sistemi'ne tam üye olarak kabul etmeye tereddütle bakması arasında nasıl bir ilişki vardır?